Son yıllarda “metabolik sendrom” terimini giderek daha fazla duymaya başladık. Çünkü görülme oranı giderek artıyor. Buna sebep olan pek çok etken var; bunlardan en önemlisi ise “sedanter” yani hareketsiz yaşam tarzı…
Metabolik sendrom çağımızın sık görülen hastalıklarının bir nevi belirteci… Aslında diyabetten kardiyovasküler hastalıklara pek çok hastalığın görülme riskini yansıtan bir tablo.
Metabolik sendrom kimlerde daha sık görülüyor? Risk faktörleri neler? Metabolik sendromu önlemek mümkün mü? Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dahiliye Anabilim Dalı Kliniği’nden Uzm. Dr. Emre Çapar, merak edilenleri TRT Haber’e anlattı.
Metabolik sendrom tek bir bulgu değil, birçok risk faktörünün bir araya gelmesiyle oluşuyor. Bu risk faktörlerinden ilki artmış bel çevresi. Bu, bizim için önemli çünkü karın içi yağlanmanın arttığını gösteriyor. Özellikle kalp hastalıkları ve şeker için büyük risk oluşturuyor.
Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dahiliye Anabilim Dalı Kliniği’nden Uzm. Dr. Emre Çapar
Birçok etkenin bir araya gelmesiyle oluşuyor
“Metabolik sendrom tek bir bulgu değil, birçok risk faktörünün bir araya gelmesiyle oluşuyor” diyor Uzm. Dr. Çapar. Bu sendroma sebep olan 5 risk faktörü olduğuna dikkat çekiyor:
“Bu risk faktörlerinden ilki artmış bel çevresi. Bu, bizim için önemli çünkü karın içi yağlanmanın arttığını gösteriyor. Özellikle kalp hastalıkları ve şeker için büyük risk oluşturuyor. Bel çevresi ölçümü erkeklerde 102, kadınlarda ise 88 santimetreden fazla olursa bu kriter pozitif oluyor.”
Yüksek trigliserit düzeyine dikkat
Kandaki trigliserit oranı yüksekliği ise bir diğer risk faktörü… Değerin 150’nin üzerinde olması ya da yüksek olduğu için tedavi görüyor olmak risk oluşturuyor. Trigliseritin yüksekliği damar sertliği ve diyabet gelişimini tetikliyor.
Üçüncü risk faktörü ise “iyi kolesterol” olarak da bilinen HDL’nin düşük seviyede olması… Uzm. Dr. Çapar, “Bu da trigliseritin tam tersi olarak damar sertliğini azaltıyor. Kadınlarda 50, erkeklerde 40’ın altında olması risk oluşturuyor” diye konuşuyor.
Hipertansiyon yine risk faktörleri arasında. Tansiyonun yüksek olması ya da kontrol altına almak için ilaç kullanılması risk faktörü olarak kabul ediliyor.
Sonuncusu ise açlık kan şekerinin yüksekliği. “Rakam verecek olursak kan şekerinin 100-125 arasında olması riskli. Çünkü kan şekerinin 125’in üzerinde olması diyabeti tetikliyor” diyen Uzm. Dr. Çapar, bu beş faktörden üçünün varlığının metabolik sendroma işaret ettiğini söylüyor.
Kadınlar metabolik olarak buna daha yatkınlar. Oran vermek gerekirse Türkiye’de erkeklerin yüzde 30’unda kadınların ise yüzde 45’inde metabolik sendrom var.
İlerleyen yaş metabolik sendromu artırıyor
İleri yaş metabolik sendrom görülme oranını artıran bir neden. Diğer etkenleri ise Uzm. Dr. Çapar, şöyle anlatıyor:
“Kadınlar için menopoz sonrası dönem bunun için bir risk faktörü. Sigara içiyor olmak, yüksek karbonhidrat içeren gıdalarla beslenmek, fiziksel aktivite yoksunluğu gibi faktörlerin her biri bir neden.”
Metabolik sendrom kadınlarda erkeklere oranla çok daha fazla görülüyor. Öyle ki Uzm. Dr. Çapar, kadınlarda görülme oranının eklere oranla 1,5 kat fazla olduğunu vurgulayarak sebebini şöyle açıklıyor:
“Kadınlar metabolik olarak buna daha yatkınlar. Oran vermek gerekirse Türkiye’de erkeklerin yüzde 30’unda kadınların ise yüzde 45’inde metabolik sendrom var.”
“Tedavi yaşam tarzı değişikliğine dayanıyor”
Peki metabolik sendroma karşı ne yapılabilir? Sorunun yanıtını Uzm. Dr. Çapar şöyle veriyor:
“Tedavi temelde yaşam tarzı değişikliğine dayanıyor. En başta yapılması gereken şey hayat tarzı değişikliği ve fiziksel aktivitenin artırılması.”
Bununla sınırlı değil önlemler… Beslenmeye dikkat etmek de oldukça önemli. Çapar’ın bu konudaki tavsiyelerine kulak veriyoruz:
“Mesela tuzu kısıtlayabiliriz. Düşük glisemik indeksi, yani şeker intibası daha düşük olan gıdalarla beslenebiliriz. Yine yüksek lifli gıdalar tercih edilebilir. Akdeniz tipi beslenme temel alınmalı.”
Son zamanlarda toplum olarak fiziksel aktivitemiz ciddi manada azalmış durumda. Sedanter yaşam da bunun en büyük tetikleyici noktalarından biri… İkincisi yeme alışkanlıklarımız değişti. Hazır gıdalar, glisemik indeksi yüksek, lif oranı düşük gıdalar da bir diğer sebebi. Bunların hepsi bir araya gelince ciddi manada risk faktörü oluşturuyor.
Hareketsiz yaşam ve yeme alışkanlarına dikkat
Özellikle son yıllarda metabolik sendromda artışı söz konusu. “Bunu pek çok sebebin bir araya gelmesiyle açıklayabiliriz” diyen Uzm. Dr. Çapar sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Son zamanlarda toplum olarak fiziksel aktivitemiz ciddi manada azalmış durumda. Sedanter yaşam da bunun en büyük tetikleyici noktalarından biri… İkincisi yeme alışkanlıklarımız değişti. Hazır gıdalar, glisemik indeksi yüksek, lif oranı düşük gıdalar da bir diğer sebebi. Bunların hepsi bir araya gelince ciddi manada risk faktörü oluşturuyor. Son zamanlarda artmasının asıl nedeni bu. Zaten aynı şekilde obezite ve şeker hastalığı da hem dünyada hem de Türkiye’de artış sürecinde. Yaşam tarzının bunun temel nedenlerinden biri olduğunu söyleyebiliriz.”
Metabolik sendrom varlığının tespiti için düzenli hekim kontrolünden geçilmesi gerektiğinin altını çizen Uzm. Dr. Çapar, “Sonuçta direkt kendini belli etmiyor. Yani direkt bir tanı koyulmuyor. Tarama esnasında kan basıncının, kan yağlarının, kan şekerinin ve aynı zamanda bel çevresinin ölçümü yapılıyor. Tanı bunlarla koyulduğu için düzenli doktor kontrolü muhakkak şart” diyor.
Grafik: Ayhan Akgün
Kaynak: trthaber.com