Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilimdalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Sönmezer, yumurtalık dokusunun dondurulması ve nakli işleminin, kanser veya kanser dışı bazı hastalıklarda doğurganlığı korumak amacıyla kullanılan ve sadece gelişmiş merkezlerde gerçekleştirilen bir yöntem olduğunu söyledi.
Bu yöntemle şu ana kadar sınırlı sayıda başarılı gebelik elde edildiğini vurgulayan Sönmezer, “Bu yönteme Türkiye’de ilk kez 2004 yılında Devlet Planlama Teşkilatı’ndan alınan bir proje ile başladık. 19 yıldır devam eden yoğun çalışmalar ve emek sonrasında hastalara umut oluşturan dünyanın sayılı merkezlerinden biri haline geldik” dedi.
“Yüksek doz kemoterapi alan kanser hastalarında yumurtalık rezervleri yok oluyor”
Bu yöntemin yumurta ya da embriyo dondurma işleminden farklı olduğunu anlatan Sönmezer, şu bilgileri verdi:
“Bu yöntem, yumurtalıkların kemoterapi ya da kök hücre tedavisinden önce dondurulup çözüldükten sonra hastaya tekrar nakliyle gerçekleştiriliyor. Özellikle yüksek doz kemoterapi alan kanser hastalarında kemoterapiye bağlı olarak yumurtalık rezervleri yok oluyor. Yani bu hastalar menopoza giriyor ve bebek sahibi olabilme şansları kalmıyor. Bunların çoğu da genç ve bekar hastalar.
Bu yöntemle, hastaların kemoterapi ya da radyoterapi öncesinde yumurtalık dokusu alınıp donduruluyor. Çocuk sahibi olmak istediklerinde kişinin kendisine ait olan dondurulmuş yumurtalık çözülüyor ve laparoskopik cerrahiyle hastaya naklediliyor. Hastanın menopozu geri dönüyor. Bu aşamadan sonra hasta ya doğal olarak ya da tüp bebek yöntemiyle gebe kalabiliyor.”
Üç hastada gebelik elde edildi
Sönmezer, yöntemin dünyada nadir örnekleri bulunduğuna dikkati çekerek, “Çok gelişmiş birkaç ülkede uygulanabiliyor. Biz, Türkiye’de bugüne kadar üç ayrı hastada gebelik elde ettik. İlk hastamız lösemi yani kan kanseriydi. Bu lösemili hasta dünyadaki ikinci vakaydı. Türkiye’deki ikinci vaka beyin kanseri olan bir hastaydı. Bu hastada da aynı yöntemle gebelik elde edildi. Şimdi ise kök hücre tedavisi almış olan talasemi hastasında gebelik sağlandı” dedi.
“Türkiye’de, kanser dışı bir hastalık olan talasemide, kemik iliği nakli hikayesi bulunan vakada başarılı gebelik elde edilmesinin bir ilk olduğunu” vurgulayan Sönmezer, bu yöntemin kemik iliği nakli tedavisi görecek, ileride anne olabilmeyi isteyen talasemi hastaları için bir umut olduğu değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Sönmezer, şunları kaydetti:
“O nedenle bu yöntem, sadece kanser hastaları için değil, kemoterapi, radyoterapi ve kök hücre nakli yapılması gereken kanser dışı birçok hastada kullanılabilecek. Son vakamız, özellikle Türkiye’nin yer aldığı bizim bölgemizde çok yaygın olarak görülen talasemi hastasında dondurulmuş, çözülmüş yumurtalık dokusu ile elde edilen ilk gebelik.”
Bu yöntemle nakil gerçekleştirilen hastaya 17 yaşında talasemi tanısı konulduğunu anlatan Sönmezer, hastanın tedavi kapsamında kemik iliği nakli olacağını söyledi.
Sönmezer, hastanın tedavi öncesi yumurtalığının dondurulmaması halinde annelik şansı kalmayacağını ifade ederek, şöyle devam etti:
“Hastanın yumurtalığını 2013 yılında alıp dondurduk. Evlendikten sonra tekrar bize başvuran, menopozda olan ve anne olmak isteyen hastamıza 2021 yılında yumurtalık dokusunu tekrar naklettik. Hastamız, adet görmeye başladı ve tüp bebek yöntemiyle sağlıklı embriyo elde ettik. Embriyonun sağlıklı olup olmadığını teyit için genetik analiz yaptık. Embriyonun naklini gerçekleştirdik. Şu anda anne hamile, bebeğimiz 25 haftalık ve sağlıklı. Takibini yapıyoruz, inşallah güzel bir şekilde doğacak.”
Hayatımın en mutlu günü
Tedavisi devam eden Tuğba Koparan da 10 yıl önce kendisine talasemi tanısı konulduğunu ve iyileşmesi için kemik iliği nakli önerildiğini söyledi.
Aksi halde anne olma şansı kalmayacağının kendisine söylendiğini aktaran Koparan, “Benim için aşırı hayal kırıklığı, moral bozukluğu olmuştu. O süreçte tamamen karamsarlığa girmiştim, huzur pek kalmamıştı. Herkes bir köşede ağlıyordu, çünkü hastane odasında öğreniyorsunuz çocuk sahibi olamayacağınızı.” şeklinde konuştu.
Koparan, hastanede kök hücre tedavisi ve kemoterapi alırken hekimlerin kendisini Prof. Dr. Sönmezer’e yönlendirdiklerini, birlikte yaptıkları değerlendirme sonrasında yumurtalıklarının dondurulması kararı alındığını söyledi.
Evlendikten sonra bebek sahibi olmak istediğini dile getiren Koparan, “Hocamız, yumurtaları dondurmuştu. Konuştuk ve süreç başladı, önce ameliyat oldum. Ardından yumurtalık dokularım çözüldü ve daha sonra transfer yapıldı. Anne ve baba olamama ihtimaline karşı moralimiz çok bozuktu ama süreç içinde çok güzel aşamalar kaydettik. Çok zorlu bir yoldan geçtik ama sonuç güzel olacak diye bekliyorduk, oldu da çok şükür. Ameliyat sonrası 1,5 yıllık bir süreç geçti, şu an hamileyim” diye konuştu.
Hayatının en mutlu günlerini geçirdiğini belirten Koparan, duygularını şu sözlerle anlattı:
“Çok mucizevi bir şeydi bizim için. Olur muydu olmaz mıydı düşüncesi ile bugünlere gelebildik. Çok şükür bebeğimiz şimdi 25 haftalık. Haberi aldıktan sonra annemlere sürpriz yapmaya gittik. Kardeşimin de doğum günü vardı. Pastaların kenarlarına, anneanne, babaanne, dede oluyorsun gibi notlar yazdık. Hepsi okudu ve şaşırdılar, hepsi ayağa kalktı, sevinç gözyaşları döküldü.”
Tuğba Koparan’ın eşi Baki Koparan da “Tuğba ile tanıştığımızda ben durumun farkındaydım ve her şeye hazırlıklıydık. Hep arkasında durdum, hiçbir zaman yalnız bırakmadım ve bırakmayacağım da Allah’ın izniyle” sözlerini kullandı.
Kaynak: trthaber.com